
Tüm forum üyelerimize tekrar merhaba;
Bir önceki paylaşımımda da belirttiğim gibi çok özel bir Ford modelini size sunacağım. 1968 Ford Mustang Fastback GT ( Bullitt )… Bu aracın şüphesiz bu filmden sonra popülaritesi iki kat artmıştır. Nitekim bunu Bullitt benzeri araçların fazlalığından anlayabiliyoruz ki bana göre de üretilmiş en güzel Mustang kasalarından biridir bu Fastback modelleri. Fakat bu sadece bu güzellik bakımından yoksa Shelbyler, Boss serileri ve Cobra Jet modelleri daha güçlüdür. Bu filmde kullanılan arabada 390’lık Cobra Jet motorlu V-8, 360 hp güç üretiyor. Arabadaki mod işlemleri sadece gövde ile sınırlı kalmamış yani. Ama şöyle bir gerçekte var ki filmde kullanılan Charger R/T 375 hp’lik bir canavar olduğundan ve virajları Mustang’den daha iyi almasından dolayı filmde biraz yavaş kullanılmış


Bu adamın aşırı kaprisli bir yıldız olduğu her yerde yazıyor. Film setlerine tarak, şampuan, sabun, krem, tıraş makineleri toplatır, yapımcılardan fazladan kot pantolon, kazak, palto gibi taleplerde bulunurmuş. Fakat bunun bir sebebinin olduğu bu adam öldükten sonra ortaya çıkmış. Tüm bu malzemeleri çocukluğunu geçirdiği ıslahevindeki çocuklara gönderdiği ve onlardan gelen tüm mektupları cevapladığı öğrenilmiş. Servetinin hatırı sayılır bir bölümünü bıraktığı California Junior Boys Republic ıslahevinin kapısına asılan yazı ile hayat hikayesi tek bir cümleye sığdırılmış: “Steve McQueen buraya çocuk olarak girdi, adam olarak çıktı.”
Onun hayatını anlatan filmin kamera arkası ne kamera önü kadar görkemli ne de “hızlı yaşa, genç öl” klişesine sığdırabilecek kadar yüzeysel olarak kabul ediliyor. Fakat bu adam “cool” kelimesinin bir faninin bedeninde can bulmuş hali olarak takdir görüyormuş.
1971 yılında yarış severlerin gönlünü fethettiği Le Mans isimli film, dönemini mükemmel yansıtan bir belgesel niteliğinde kabul ediliyor. Filmde dünyanın en ünlü otomobil yarışlarından biri olan Le Mans 1970 yarışından gerçek görüntüler kullanılmış hatta McQueen gerçekten yarışa katılmak istemiş ama filmin sigorta şirketinin itirazı ile bu isteği gerçekleşmemiş. 1966 yılında Oscar’a aday olmuş fakat kazanamamış ama 1968 yılında polisiye gerilim filmi olan Bullitt’le ortalığı kasıp kavurmuş. Film, en iyi kurgu dalında Oscar alsa da bir ödülü daha olmuş. Bu da “Kültürel, tarihi ve estetik olarak önemli” filmler arasına seçilerek ABD Ulusal Kütüphanesi’ndeki film arşivinde muhafaza edilmesine karar verilmiş. İşte bu filmdeki 68 Model Ford Mustang’de bu şekilde ikonik bir simge haline gelmiş.
Modele gelecek olursam;
AUTOart’ın her anlamda döktürdüğü işlerinden diyebilirim. Boyası, iç mekanı, aksesuarları ve jantları ile mükemmel bir parça. Tek sevmediğim kısım, bu kasa AUTOart Mustang modellerinde (altın, kırmızı ve bu modelde) lastiklerin içi boş olduğundan model aynı yerinde sabit durduğu için bir süre sonra lastikler yuvarlak özelliğini kaybediyor. Bu gerçeklik hissi verse de sonuçta bir model ve kimse böyle bir deformasyon istemez. Ben bu modeli aldım alalı kutusundan iki kere çıkarmışımdır. Bakalım ileride altına bir parça veya canlandırma içinde lastikler zemine değmeden sergilemeye çalışacağım. Son olarak bu modelden AUTOart, üç farklı üretim yapmıştır. Birincisi eski köpük kutu olmayan üretimlerden film arabasındaki plakaya sahip olan modeldir. İkincisi bu bendeki köpük kutulu fakat plakası Mustang GT yazan modeldir. Üçüncüsü de Steve McQueen Racing serisi olarak çıkan köpük kutulu ve dealer plakalı modeldir. Bu üç üretimin arasındaki farklar sadece bu şekilde. Bu da bilgi amaçlı dursun kenarda

Biraz uzun bir yazı oldu okuyan herkese teşekkür eder, keyifli incelemeler dilerim.





























